Nişanlıyla dün akşam dolunayın ve yükselen koç burcunun da etkileriyle birbirimize girmemize ramak kalmıştı!! Sebebi de salon takımımız ve yemek takımımız... Sahi ben onların resimlerini sizinle paylaşacaktım değil mi? Neyse şu badireyi bir atlatalım da sonrasında gönül ferahlığıyla resimlerini koyarım bakalım beğenecek misiniz :)
Biz temmuzda bir ev aldık arkadaşlar, daha doğrusu ailem aldı, ama evlenince bizim oturmamız için, arka planda sevgili başkomutan babaannem vardı :) Hakkını ödeyemem de hiç :) Babam da dedi nişanlıya, "yavrum kardeşinle ikiniz düğüne kadar evde oturun, boş yere kira masrafı yapmayın." Nişanlımla erkek kardeşi aynı evde kalıyorlar, aile burada değil, ablaları da Ankara'da ama onlar da evli barklı filan işte; bizimkiler de "tamam" dediler. E malum erkek tarafının artık ev eşyasını alması gerekicek, herneyse biz gittik önce beyaz eşyayı beğendik, alıyoruz, ama nereye koyacağız? İlk vukuat orada baş gösterdi zaten!!!
Şimdi müstakbel evim üç oda bir salon. Salon ortak kullanım, iki oda iki kardeşin, yatakodası olacak kısımda da benim çeyizlik eşyalarım var, çünkü bizim evimiz çok küçük artık çeyizlik koyacak hiçbir yer kalmadı, babam sinir krizleri geçiriyor, "bu ne böyle nereye elimi atsam bişey çıkıyo, bu evde yaşanmaz oldu!" filan fişman diye. Biz de yeni eve götürdük çeyizleri, evde yer tasarrufu oldu hem de cidden. Bu kısa bilgiden sonra konumuza dönelim. Efendim, beyaz eşyacı adam "eşyalar burda mı kalsın, yoksa eve mi teslimat yapalım?" bizim nişanlı bu depoda kalma olayına hiç sıcak bakmıyor, daha evvelden de konuştuk ama bir türlü ikna edemedim, ille de "eve gelecek" diyor da başka bişey demiyor. ben de diyorum ki "ya bunları nereye koyacaksın, akıl var mantık var, dursun adamın depoda işte ya!!!" sonrasında "hadi adam batarsa, eşyalarımızı alıp kaçarsa" diye bir tez sunuyor, ama bizim gibi dünya kadar insan var, çoğusu evlenirken getirtiyorlar eşyayı eve, hiçbişey de olduğunu duymadım. Neyse o kadar bunalttı ki dedim, "beyaz eşyalar gelsin eve." ama içimden de diyorum ki "sen görürsün, asıl çıngar salon takımında çıkacak"
Ki beklediğim gibi de oldu, salon takımımızı da seçtik, yemek odamızı da, ama iş teslimata gelince bizimki yine aynı terane "eve gelsin, gözümün önünde dursun." bu arada ben annemin gözüne bakıyorum, çünkü annem benim eve gelmesini istemediğimi biliyor, ama annemden de "tık" yok, çünkü annem burada hakem rolünde, her iki tarafa da eşit yaklaşımlarda bulunuyor. zaten anneme diyorum ben "ben kaynanam yok demiyim, sen benim zaten en birinci kaynanamsın!" Orada ben nişanlımın beynine giremedim, ama mobilyacı dedi ki "abi sen eşya teslimatına kadar bir düşün istersen" nihayet adam benden yana çıktı yani :)))
Bu arada benim beynimden neler geçiyor, ne komplo teorileri, kısaca onlara da bir göz gezdirelim;
"bunlar kesin o salon takımlarını islendirirler (muhafazalı gelecek biliyorum oysa) ama olsun mahfederler!!!"
"sandalyeleri çizerler, misafirleri gelir oturturlar, hiç olmadı ters çevirip üstüste koyarlar, düğüne kadar pestil olur onlar yaaa"
"koltuklara oturamasalar da üzerlerine çamaşır koyarlar, ben onları bilirim, eziyet ederler eşyaya"
"hele teklileri düşünemiyorum bile!!!"
evet, böyle abuk subuk düşünce yapım da vardır benim, ama ne yapayım, onlar da hiç temiz değiller böyle düşünmem çok normal :) ha bir de, zaten evlenmeden önce ev baştan aşağı tadilata girecek, o hengamede eşyalarım zaten pert olur, onu hiç aklıma bile getirmek istemiyorum, bu masum bahanelerle yüreğimi ferahlatıyorum, bir de tadilatı düşünsem kafayı yerdim!!!
dün beklediğimiz telefon bayiden geldi, mobilyacı eşyaları bugün teslim edecekmiş, ben dün akşam son kez bütün kozlarımı kullandım, akşam bizde yemeğe kaldı, ondan sonra çay içerken annemin yanında;
-aşkım, bak son kez rica ediyorum, nolur eşyalar orda kalsın.
-olmaz aşkım, adam üstüne çökerse ben ne yaparım o zaman deliririm.
-canım ne olacak, adam niye batsın, kaç tane şubesi var yapma gözünü seviyim.
-olmaz işte ya!!!
-nereye sığdırcan eşyaları peki?????
-masayla sandalyeleri yatak odasına, kalanları salona (biz yemek takımının hepsini almadık ev daralmasın diye, sonra yazacağım bunu da)
-olmaz, sığmaz, sen onları sığsın diye üstüste bile koydurursun mahfolur onlar!!!
-hiçbişey olmaz, üstüste konmaz yanyana konur,
-yanındn geçerken kötü edersiniz, ben biliyorum!!!
-o zaman ben niye aldım eşyaları ki, düğünden önce alırdım.
- ama o eşyaları borcunu bitir diye şimdi aldık canımın içi!!!
-olmaz işte, gelecek!!!
-gelmiycek efendim!!!
-geleceeeek!!!!
(burada aklıma turşu suyu en güzel nasıl olur muhabbeti geliyor, limoooon, sirkeeee :))))
konu kapanır, annem kızar, ikimiz de susarız...
sabah olur, işe gidilecekken nişanlı der ki; "aşım sen bilirsin, öyle istediysen eşyalar düğüne kadar kalsın..."
hehehehe :))) işte bu!!! :PpP
ama yine de kalbimi bir kez daha fetheder :))) konu tatlıya bağlanır, Maya mutlu gülümsemesiyle işe gider, (gerçi biz aynı yerde çalışıyoruz, ama farklı birimlerde; aynı birimde olmayı hiç istemezdim :)))
Sizleri seviyorum :)